2020… What a year! The pandemic has changed our lives in numerous ways - good and bad. And 2020 will be a year that we all remember a lot in the future.

While getting closer to the new year, how would you prefer to say goodbye to 2020?

My preference is to end the year with a celebration — while holding space and indeed mourning for what happened this year: loss of millions of lives, health problems, economic struggles, restrictions in our freedom, feeling lonely, and being physically apart from loved ones… We all have gone through some downs and…

Şiddetsiz İletişim Günlükleri

Nasıl bir dinleyicisin?

Ya da soruyu diğer taraftan soralım. Bir şeyler anlattığında karşındakiler seni nasıl dinliyor? Duyulduğunu düşünüyor musun? Anlatmak istediklerin karşı tarafa ulaşıyor mu? Yoksa söylediklerin sanki uzay boşluğunda kaybolup gidiyor gibi mi?

Bu yazıda Şiddetsiz İletişimdeki empatik dinleme kavramından bahsetmek istiyorum.

Have you ever thought of what is really important to you?

What drives your personal motivations. What comes from within. What lies behind your decision-making.

The answer might be closely related to your values.

Welcome to your values

Everything started with a question for me: What are your values, Cigdem?

I participated in a course in the summer — Conscious Business Design by iCanay. And it started with the definition of our values. To be able to design my own business, I should’ve defined my values first.

Values, hmm… What are they, really?

Values, our values are kinds of words you can see and…

Şiddetsiz İletişim Günlükleri

Siz çakallarınızla tanışmış, iki hoşbeş etmiş miydiniz?

İçinizde bir çakal sürüsü yaşıyor aslında, fark etmemiş miydiniz hiç? Üzülmeyin, şimdiye kadar tanışmadıysanız gelin ben sizi tanıştarayım.

Kafamızdaki yargıcı düşüncelere Şiddetsiz İletişim çakal diyor. Hep aktifler. Çok dürüstler. Bam bam bam konuşurlar. Sesleri genelde biraz da yüksek çıkar. Kısa cümleler kurarlar. Konudan konudan atlarlar. Yahu bana anam babam böyle konuşmuyor dersiniz ama çakallarınız konuşur durur kafanızın içinde.

Şiddetsiz İletişim Günlükleri

Nefret diline, ayrıştırmacı ve şiddet barındıran bir dile toplum olarak maalesef çok fazla maruz kalıyoruz. Kırıyoruz. Bağırıp çağırıyoruz. Durmadan yargılıyoruz hem kendimizi hem başkalarını. Öfkemizi hararetle kusuyoruz. Ya içeriye ya dışarıya. Güzel bir şeyler söylemek istediğimizde bile tam olmuyor sanki. Ne kendimize ne başkalarına teşekkür edemiyoruz tam.

Depresif mi oldu biraz? Ama biliyoruz ki hepimizin etrafında tatlı tatlı konuşan, konuştuğunda etrafında huzur uyandıran, nasıl konuştuğuna, iletiştiğine hayran kaldığımız iyilik timsali insanlar da var.

Startup’lar. Bir trend olmuş gidiyor. Bu camia kendi jargonunu oluşturmuş, bu jargonu kullanmayanlar havalı, efilli olamıyormuş…

Bu yazıda popüler hale gelmiş, duyduğumda tüylerimde bir kabarma ve midemde bir ekşime hissettiren bazı kelimelere odaklanmak istiyorum: Disruptive. Disrupt your comfort zone. Unicorn. Exponential growth. A-players. Bu camiadaki dil haliyle İngilizce. Türkçe açıklamaları ile beraber bu kelimelere ve arkalarındaki manaya bir göz atalım.

Sene 2018. Moda’dayım. Kadıköy, İstanbul’da. Oturmuşum bir banka, kitap okuyorum. Yanıma bir amca geliyor. Oturmak için müsaade istiyor. Bir köşede ben, bir köşede amca. Benim gözüm kitapta, onun gözleri denizde.

Inspired by Nil Karaibrahimgil’s song, I’ve decided to write a letter to my younger self. I am 32 years old now. What would I recommend to my 17-years-old version who is just about to start her adulthood?

17-years-old me only lived in my hometown, a small, conservative city in Turkey. She did not interact with the world much. Did not have inspiring role models around. Surrounded by mostly similar mindsets living in their own small world ruled by societal expectations. She was not very social. Spending her time mostly for studying. That way, she ranked 33rd in the university entrance…